YOZGAT AKDAĞMADENİ BOZHUYUK KÖYÜ
YOZGAT BOZHÜYÜK KÖYÜ  
  ANA SAYFA
  İLETİŞİM
  MERSİN DERNEK AİDATLARI
  ANKARA DERNEĞİMİZ
  DERNEK YÖNETİMİ
  DUYURULAR
  BİR ZAMANLAR
  ÜYELERİMİZ
  TARİHÇE
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  MERSİNDEN HABERLER
  SPOR HABELERİ
  KÜLTÜRÜMÜZ
  => Alevilik nedir?
  => Hacı Bektaş Veli
  => Yunus Emre
  => Pir Sultan Abdal
  => Kızılbaş Nedir?
  => Ocak nedir_?
  => Aleviliğin oluşumu
  => Anadolu aleviliği
  => Alevilik ve evrensellik
  => cem ve dedelik
  => Alevilik ve tasavvuf
  => kurban tığlama
  => mevlana
  => 12 İmamlar
  => Kentleşme ve alevilik
  ŞENLİKLERDEN
  SEMAH VİDEOLAR
  FOTOGRAFLAR
  HABERLER
  Yeni sayfanın başlığı
  HABERDAR OLMAK İÇİN TIKLAYINIZ
  Spor Kulübü
  ACİL KAN GRUPLARI
  Yeni sayfanın ba,şiilşşlığı
mevlana

Mevlâna

Mevlâna’nın Alevi olup olmadığı hep tartışılmıştır. Bizce Mevlâna Alevidir! Hatta diyebiliriz ki, Anadolu’daki Aleviliğin gelişmesinde, yaygınlaşmasında katkıları olmuştur. Mevlâna, bazı kişilerce anlaşılmamakta ya da yarım yamalak anlaşılmaktadır. Bu yanlışlığın temelinde Mevlevilik kurumunun çoğu zaman iktidarlardan yana tavır almasından kaynaklanmaktadır. Ama gözden kaçan ya da bilinçli bir şekilde gözlerden ırak tutulmaya çalışılan Mevlâna’nın düşünceleri, felsefesidir. Çünkü bu felsefe ve anlayış, değil iktidar ile uğraşmayı dünya malı ile bile uğraşmamakta, insanın manevi sorunlarına eğilmekte, varlık sorununa cevaplar vermekte. Böylece de insanın iç dünyasıyla ilgilenmekte ve iç bünyeyi kirden arındırmaya davet etmektedir. Şu gerçeği de dile getirmek lâzım; Mevlevilik, Mevlâna’dan çok sonra kurumlaşmıştır. Dolayısıyla  Mevlevilik kurumlaşınca da onun yöneticileri sistem ile iyi geçinmeye çalışmışlar, sistemin kendilerine sağladığı olanaklardan yararlanmışlardır. Bunun Mevlâna’nın düşüncesi ile ilgisinin olduğunun, onun felsefesinin orta yolcu olduğunu böylelikle de onun adına kurumlaşanların böyle davrandığını söyleyenler yanılmaktalar.

    “Kim olursan ol

gel.

Yüz bin kere tövbe

etsen  ve yüz bin kere

tövbeni bozmuş olsan da

gel.

Böylesi bir düşünceye sahip ulu bir şa hasiyetin, iktidar diye bir sorunu olduğunu söylemek en hafif deyimle utanmazlıktır. Nasıl ki Hacı Bektaş, Bektaşi dergâhını idare edenlerin sorumlusu sayılmazsa, Mevlâna’dan çok sonraları onun adına dergâh kuranlar, iktidarlar ile haşir neşir olmuşlarsa bunda Mevlâna’nın ne sorumluluğu var? Doğrudur. Mevlevilik adına hareket edenlerden bazıları iktidar ile ilişkiler geliştirmişlerdir. Hatta bu yüzden olsa gerek Mevlevilik, Bektaşilik gibi kitleselleş memiştir. Ama bunun sorumlusu Mevlâna’nın düşünceleri asla değildi.

Mevlâna, düşünce, inanç itibariyle kesinlikle Alevidir. Mevlevilik özünden saptırılmış, iktidarlara hizmet eder hâle gelmiştir, o ayrı konu. Ama Mevlâna kesinlikle Ehlibeyt taraftarıdır. Bu, ne kadar gizlenmeye çalışılsa da açıktır. Bunu kısaca açıkladıktan sonra gelelim Mevlâna hazretlerinin yaşam öyküsüne:

Mevlâna Celalettin Rumi, 1207 yılında Afganistan’ın Belh kentinde doğmuştur. Mevlâna’nın babası, Bahaeddin Veled, ünlü bir bilgindi. 1218 yılında Moğol saldırıları üzerine Bahaeddin Veled, oğlu Celalettin ile Belh’ten ayrıldı. İran üzerinde çeşitli kentlerde bir süre kalarak Mekke’ye gidip hacı oldu. Haçtan sonra Bağdat üzerinden Anadolu’ya geldi. 1228 yılında Konya’ya geldi ve burada Bahaeddin Veled müderrisliğe başladı. Bu dönemde Konya, Selçuklu Devleti’nin başşehri olarak en parlak dönemini yaşıyordu.

Mevlâna, en başta babası olmak üzere bir çok bilginden dersler almış, böylece bilgisini geliş tirmişti. Mevlâna’yı tamimiyle tasavvufa yönelten kişi ise İranlı Ş emsi Tebrizi’dir. 1244  yılından 1247 y ılına kadar Konya’da kalan Şemsi Tebrizi ile Mevlâna günler süren tartışmalar ve sohbetler geliştiriyorlardı. 1247 yılında Şemsi Tebrizi, günümüze kadar çözülmeyen bir şekilde aniden ortadan yok oldu. Bu dönemden sonra Mevlâna daha çok iç benliğine kapandı. Mevlâna’nın yazılı eserleri de bu dönemden sonra ortaya çıktı. Mevlâna, öğretişinin temellerini anlatan Mesnevi adlı yapıtını yazdıktan sonra 1273 yılında Konya’da Hakka yürümüştür.

Mevlâna hazretleri üzerine çok şeyler söylenebilir. Mevlâna, Hacı Bektaş, Yunus Emre ile hemen hemen aynı dönemlerde yaşamıştır. Çeşitli vesileler ile Hacı Bektaş ile diyalogları olmuştur.

Çelişki gibi görünen bir hatırlatma daha yapalım. Mevlâna Alevidir. Bazıları Mevlâna’yı Ehli-Sünnet dairesi içinde görüyorlar. Bu doğru değil. Mevlevilik bütün deformasyonlara rağmen Ehli-Sünnet dairesi içinde yer almıyor. Mevlevilik, bir çok ortak nokta olmasına rağmen Alevi dairesi içinde de yer almıyor. Bu da daha önce belirttiğimiz gibi, Mevleviliği yayanların iktidar ile yakın ilişkide olmalarından kaynaklanıyor. Buna rağmen Mevleviler iktidarlara yaranamamışlardır. Şehirlilere yaranamadıkları gibi köylülere de yaranamamışlardır. Buna karşın örneğin Hacı Bektaş’ın tavrı nettir. O dergâhını küçük bir köyde kurmuştur.

Bütün bunların ışığında Mevlâna salt Alevilerin, Sünnilerin önderi değildir. Hacı Bektaşi , Yunus Emre ve daha ismini sayamayacağımız erenler gibi Anadolu’daki bütün insanların önderidir .

 

 

 
Bugün 29265 ziyaretçikişi burdaydı!
GELİN CANLAR BİR OLALIM  
   
Facebook beğen  
 
 
MERSİN HABERLERİ  
 
 
HABERLER  
   
E-DEVLET  
 

:TC Kimlik No
::Vergi Kimlik No
::SSK Hizmet Dökümü
::İnternet Vergi Dairesi
::Motorlu Taşıtlar Vergisi
::Telefon Rehberi
::ÖSYM Sınav Sonuçları
::KPSS Sonuçları
::KPDS Sonuçları
::Diğer Sınav Sonuçları
::ÖSYM Sınav Takvimi
::Milli Eğitim Bakanlığı
::Üniversiteler
::Sağlık Bakanlığı
::Emekli Sandığı
::Ssk
::Adalet Bakanlığı
::Emniyet Genel Müdürlüğü
::Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
::Bakanlıklar
::Valilikler
::Belediyeler
::Kaymakamlıklar
::Silahlı Kuvvetler
::Sivil Toplum
::Elçilik - Konsolosluklar
::Avrupa Birliği
::K.K.T.C.
::Turizm
:: Son Depremler
 
 
 
 
SİTE TASARIMI : NESİMİ SARI Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol