YUNUS EMRE
1238-1321 HAYATI
.....Sakarya nehri kıyısında Sivrihisar / Sarıköy’de oturan Yunus, tohumluk buğday almak için hayvanını önüne katarak buğdayın varolduğu Hacı Bektaş dergahına gitmek üzere yola koyulur. Dağda alıç görür. Dergaha boş gitmemek için bu
alıçları toplayarak hayvanına yükler
.Vara vara, varır günler sonra Hacı Bektaş dergahına köylü Yunus. Anlatır derdini dergahtakilere. Dileği Hacı Bektaş’a iletilir. Hacı Bektaş, Yunus’taki üstün kişiliği sezer ve kendisine sordurur. “Buğday yerine nefes versek olmaz mı?. . Yunus ille de buğday ister. Hacı Bektaş, her alıca karşılık bir nefes verelim der. Yunus, yine de buğday” diye diretir. Bunu üzerine Hacı Bektaş, fakir Yunus’a götürebileceği kadar buğday verilmesini emreder.
......Sevine sevine köyüne dönerken yolda bir düşünce alır Yunus’u. Kendi kendine, büyük bir insan olmasaydı buğday vermezdi bana. Bir çuval buğday böyle bir insandan daha mı değerli?. . Ne çiğlik ettiğini anlayarak geri döner. Dergaha vardığında “Alın buğdayı, bana nefes verin” der. Durum Hacı Bektaş’a iletilir. Hacı Bektaş, “Onun kilidini Taptuk Emre’ye verdik. Varsın oraya gitsin kilidi orada açılacak. ” der. Köylü Yunus bu kez buğdayını da alarak Eskişehir’deki “Taptuk Emre” dergahına yollanır.
......Hacı Bektaş’ta kilidi kapanan “Yunus”, Taptuk’un dergahına yollanır. O zamanki dergahlar, 1944 yıllarında ülkemizde açılan ve kısa bir süre sonra kapatılan “ Köy Enstitüleri “ gibi idi. Kimi bahçede, tarlada, bostanda. Kimi temizlikte, inşaata çalışır. Kimi aş pişirir, kimisi bir başka iş görür eğitim saatleri dışında. Yunus’a da dağdan odun taşıma işini verirler. Kırk yıl odun taşır dergaha Yunus. Her sefe- rinde düz odun getirdiğini görenler Yunus’a sorar. “Dağ da hiç eğri odun yok mu?. . Sen hep düz odun getiriyorsun. ” Yunus’un verdiği cevap ilginçtir. “Bu ocakta eğri insan yok ki bende eğri odun getireyim.”
......Kırk yıl süre içinde Yunus pişer, olgunlaşır ve dergahın gözdesi olur. Taptuk Emre ve karısı Anabacı gibi pek severler Yunus’u. Cemlerde, divanlarda Yunus, şiirleriyle herkesi hayrette bırakır. Taptuk Emre, Yunus’a olan bu sevgisini, çok sevdiği kızını Yunus Emre’ye nişanlayarak gösterir. Yunus Emre’ye olan bu özel ilgiyi diğer dervişler kıskanır. Yunus’u her seferinde işleyerek bir gün gizlice dergahı terk etmesine neden olurlar.
......Yolda Yunus gide gide tanımadığı yedi ermiş kişiye yoldaş olur. Her gün sabah - öğlen - akşam bu yedi ermiş sıra ile dua ederek gaipten sofra indirirler. Yunus, kimliğini açıklamaz bu yedi ermişe. Kendisine sıra geldiğinde heyecanlanır. Tanrısına şöyle yakarır. “Ya Rabbim, bu insanlar kimin için dua ettilerse, beni de ulu kişinin yüzü suyu hürmetine bağışlayarak mahcup etme. “Yunus’a o akşam iki sofra birden iner. Bu farklı sofra nedeniyle Erenler şaşırır sorarlar. “Sen kimin için dua ettin ki bu iki sofra birden indi?”
......O da: “siz kimin için dua ettinizse, bende onun için dua ettim” der. Erenler “ Biz Taptuk’un dervişlerinden Yunus için dua ettik” derler.
......Bu olaydan sonra Yunus, ermiş olduğunun ve dergahı gizlice terketmekle pirine karşı büyük bir hata yaptığının farkına vararak yoldaşlarından gizlice ayrılıp dergahın yolunu tutar. Dergaha vardığında Taptuk Emre’nin hanımı “Anabacıya sığınır. Kendisine af diler. Anabacı’dan piri ile arasında arabulucu olmasını ister.
..... Yunus’un yakarmalarına karşı koymayan Anabacı, arabuluculuğu kabul ederek der ki: “Yarın sabah tekkenin eşiğine yat. Taptuk, abdest almak için dışarı çıktığında ayağı sana takılır. Gözleri iyi görmediği için bana sorar. Ben de Yunus derim. Hangi Yunus derse çekil git. Yok eğer bizim Yunus mu derse anla ki seni unutmamıştır. O zaman ayaklarına kapan. Seni affeder. ” der.
......Yunus, ikinci günün sabahı anabacının dediği şekilde kapının eşiğine uzanarak yatar. Taptuk Emre sabahleyin dışarı çıktığında ayağı Yunus’a takılır. “Kim bu?. . ” deyince anabacı, Yunus der. Taptuk Emre “Bizim Yunus mu?” der demez, ayaklarına kapanır Yunus. Büyük hata yaptığını söyleyerek af diler. Kendisini hiç unutmamış Taptuk Emre’de, “af dilemen kabul edilmiştir. Biz seni sevdiğimiz için hiç unutmadık. ” der. Günler sonra, nasıl affedildiğini soranlara şu dörtlüğü ile yanıt verir:
“Hakkı nasıl bulursun
Hakka kul olmayınca
Erenler eşiğine
Yaslanıp yatmayınca”

Yunus Emre Türbesi
|
......Sarıköylü ve Karamanlı oluşu meselesi hala belli değildir. Yüzyıllardan beri halk arasında yaşayan inanca göre O, Sivrihisar yakınında Sarıköy'de doğmuş,çiftçilikle meşgul olmuş, Taptuk Emre adlı bir şeyhe intisap etmiş, tekkelerde yaşamış ve veliliğe erişmiştir. Anadolu'da on ayrı yerde mezarı ( daha doğrusu makamı ) olduğu ileri sürülen Yunus Emre,halk arasındaki inanca ve bazı tarihi kaynaklara göre Sarıköy'de ölmüştür. Orada yatmaktadır. Bugün, Eskisehir-Ankara yolu üzerindeki Sariköy istasyonu yakininda, Yunus Emre'nin türbesi ve bir müze bulunmaktadir .
|
BEN YÜRÜREM YANE YANE
Ben yürürem yane yane, Aşk boyadi beni kane
Ne akilem ne Divane, Gel gör beni aşk neyledi
Gah eserem yeller gibi, Gah tozaram yollar gibi
Gah akaram seller gibi, gel gör beni aşk neyledi *** ***
Akan sulayın çağlaram, Dertli cigerem dağlaram
Şeyhim anuban ağlaram, gel gör beni aşk neyledi
Ya elim al kaldır beni, ya vaslına erdir beni
Çok ağladım güldür beni, gel gör beni aşk neyledi *** ***
Mecnun oluban yürürem, ol yari düşte görürem
Uyanıp melul oluram, gel gör beni aşk neyledi
Miskin Yunus biçareyem, baştan aşağı yareyem
Dost ilinden avareyem, gel gör beni aşk neyledi *** ***
Akıl : Akıllı
Divane : Deli, Meczup
Melül : Elem
SEVELİM SEVİLELİM
Hak cihana doludur, kimseler Hakkı bilmez
Onu sen senden iste, o senden ayrı olmaz
Dünyaya gelen geçer, bir bir şerbetin içer
Bu bir köprüdür geçer, Cahiller onu bilmez *** ***
Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz
Yunus sözün anlar isen, mani'sini dinler isen
Sana iyi dirlik gerek, bunda kimseler kalmaz *** ***
Mani : Anlam
GÖNÜLLER YAPMAYA GELDiM
Benim bunda kararım yok, bunda gitmeye geldim
Bezirganım mataım çok, alana satmağa geldim.
Ben gelmedim da'vi için benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim *** ***
Dost eşruğu deliliğim, aşıklar bilir neliğim
Devşuruben ikiliğim, birliğe bitmeye geldim
Yunus Emre aşık olmuş, ma'şuka derdinden olmuş
Gerçek erin kapısında ömrüm harcamaya geldim *** ***
bezirgan: Tüccar
mata : Mal,erzak
dav'i : Dava peşinde koşmak,kavga,dava.
sev'i : Sevgi
eşruk : Sarhoşluk
devşuruben : Kaldırıp
bitmek : Kavuşmak
maşuk : Allah (aşık olunan)
DİLSİZLER HABERİN
Dilsizler haberin kulaksız dinleyesi
Dilsiz kulaksız sözü, can gerek anlayaşı
Dinlemeden anladık, anlamadan eyledik
Gerçek erin bu yolda yokluktur sermayesi *** ***
Biz sevdik aşık olduk, sevildik maşuk olduk
Her dem yeni dirlikte, bizden kim usanası
Miskin Yunus ol veli, yerde gökte dopdolu
Her taş altında gizli, bin imran oğlu MUSİ *** ***
di˜rlik: Hayat
imran oğlu MUSİ : MUSA peygamber
AŞK KİTABIN OKURUZ
Söylememek harcısı, söylemeğin hasıdır
Söylemeğin harcısı, gönüllerin pasıdır
Cümle yaratılmışa bir göz ile bakmayan
Halka müderris ise, hakikatte asidir *** ***
Şeriat haberini şerh ile eydem işit
Şeriat bir gemidir, hakikat deryasıdır
Ol geminin tahtası her nice muhkem ise
Deniz mevci kat olsa, tahta uşanasıdır *** ***
Bundan içeri haber işit, eydeyin ey yar
Hakikatin kafiri, şer'in evliyasıdır
Biz talib-i ilimleriz, aşk kitabın okuruz
Calap müderris bize, aşk hod medresedir *** ***
Harcısı : Uygunu
Has : Güzel
Şeriat : Kuranın Dışsal, açık anlamı
Şerh : Açıklama
Eydem : Söyleyim
Hakikat : Kuranın gizli anlamlarının bilindiği makam
Muhkem : Kuvvetli
Mevc : Dalga
Kat : Kesme
Uşanmak : Kırılmak
Kafir : İnkar eden, gerçeği örten
Şer'in : Şeriatın
Evliya : Hak dostu,Hakiki dindar
Talib-i ilim : İlim öğrenen
Hod : Kendi, zaten
NİCE BESLEYESİN
Nice bir besleyesin, bu kadd ile kameti
Düştün dünya zevkine unuttun kıyameti
Dürüs, kazan, ye yedir, bir gönül ele getir
Yüz KABEden yiğrektir, bir gönül ziyareti *** ***
Uslu değil delidir Halka Salusluk satan
Nefsin müslüman etsin var ise kerameti
Yunus imdi sen dahi, gerçeklerden olagör
Gerçek erenler imiş, cümlenin ziyareti *** ***
Kadd : Boy,pos
Kamet : Boy
Dürüs : Toplayıp biraraya getirme
Yiğrek : Daha iyi
Salusluk: Hilekarlık
Keramet : Olağanüstü işler, haller
BU BİR ACAİB HALDİR
Bu bir acaip haldir bu hale kimse ermez
Alimle davi kılar, Veli değme göz görmez
İlm ile hikmet ile, kimse ermez bu sırra
Bu bir acaib sırdır, ilme kitaba sığmaz *** ***
Alem ilmi okuyan, dört mezhep sırrın duyan
Aciz kaldı bu yolda, bu aşka el uramaz
Yunus canını terk et, bildiklerini terk et
Fena olmayan suret, şahına vasıl olmaz *** ***
Davi : Savunulan sey
Veli : Amma lakin
Fena : Benliği terkedip yokluk halinde olma
AŞK MAKAMI
Aşk makamı al˜ ır, aşk kadim ezelidir
Aşk sözünü söyleyen, cümle kudret dilidir
Diyen o, işiten o, gösteren o
Her sözü söyleyen o, suret can menzilidir *** ***
Suret söz kanda buldu, söz sahibi kaçan oldu
Surete kendi geldi, dil hikmetin yoludur
Bu bizim işretimiz, oldur bu lezzetimiz
İçip esridiğimiz, aşk şerbeti gölüdür
Yunus sözünde yalan, görmedi mumin olan
Ömrün zülmete salan, marifet yoksuludur *** ***
Ali : Yüksek,yüce
Menzil : Ulaşılacak yer
İşret : Eğlence
Eşrimek: Sarhoş olmak
Zülmet : Karanlık
Marifet: Tasavvufta üstün bir makam
HAK BİR GÖNÜL VERDİ
Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur
Bir dem gelir şadan olur, bir dem gelir giryan olur
Bir dem gelir söyleyemez, bir sözü şerh eyleyemez
Bir dem cehalette kalır, nesne bilmez nadan olur *** ***
Bir dem dev olur ya peri, viraneler olur yeri
Bir dem uçar BELKIS ile sultan-ı ins u can olur
Bir dem varır mescitlere, yüz sürer anda yerlere
Bir dem varır deyre girer, incil okur ruhban olur *** ***
Bir dem gelir İSA gibi ölmüşleri diri kılar
Bir dem girer kibr evine, Firavn ile Haman olur
Bir dem döner CEBRAİLE rahmet saçar her mahfile
Bir dem gelir gümrah olur, miskin Yunus hayran olur *** ***
Hayran : Şaşkın
Şadan : Sevinçli
Giryan : Ağlayan
Beşaret: Mujdelenmek
Şerh : Açıklama
Nadan : Cahil
Deyr : Kilise
Ruhban : Rahip
Mahfil : Toplantı yeri
Gümrah : Sapmış
AŞKIN ALDIN BENDEN BENİ
Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni *** ***
Aşkın aşıklar öldürür,Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur,bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem,Mecnun olup yola dusem
Sensin dün ü gün endişem,bana seni gerek seni *** ***
Sufilere sohbet gerek, Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek, bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler, kulum göğe savuralar
Toprağım anda çağırır, bana seni gerek seni *** ***
Cennet dedikleri ne ki, bir kaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları, bana seni gerek seni
Yunus-durur benim adım, gün geçtikce artar ödüm
İki cihanda maksudum, bana seni gerek seni *** ***
Tecelli: Allah eserlerinin mevcut olanda görünmesi
Sufi : Derviş
Maksud : Amaç
BİR KEZ GÖNÜL YIKTIN İSE
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmişiki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
*** ***
Yol odur ki, doğru vara
Göz odur ki, Hakkı göre
Er odur ki alçak dura
Yüceden bakan göz değil
İLİM İLİM BİLMEKTİR
İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır
Okumaktan mani ne, kişi Hakkı bilmektir
Cun okudun bilemedin, ha bir kuru emektir *** ***
Okudum bildim deme, çok taat kıldım deme
Eri hak bilmez isen, abes yere yelmektir
Dört kitabın manisi, bellidir bir elif te
Sen elif dersin hoca, manisi ne demektir *** ***
Yunus der ki Ey hoca
Gerekse var bin Hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir *** ***
Taat : İbadet
Abes : Boş yere, boşuna
Yelmek : Ardından gitmek
Manisi : Anlamı
EY BENİ AYIPLAYAN
Ey beni ayıplayan, gel beni aşktan kurtar
Elinden gelmez ise, söyleme fasid haber
Hiç kimsene kendinden, halden hale gelmedi
Cümlemizin halini, maşuk eder mukarrer *** ***
Aşıkların her hali, Maşuk katında biter
Sözün var ona söyle, benim elimde ne var
Her kim aşk kadehinden,içti ise bir cura
Ona ne yad ne biliş, ona nesrik ne humar *** ***
Dost yüzünden nikabı, her kim giderdi ise
Hicap kalmadı ona, ayruk ne hayr u ne şer
Şeriat edebinden korkaram söylemeye
Yokise eydeyidim daha ayrıksı haber
Dost kılıçından Yunus ölürse gam değil
Dost göğünden uyanan, Maşuk burcundan doğar *** ***
Fasid : Bozucu, fesat
Mukarrer : Kararlaştırılmış
Cur'a : Yudum
Yad : Yabancı
Biliş : Tanıdık
Humar : İçkinin verdiği başağrısı
Nesrik : Sarhoş
Ayrıksı : Aykırı
Nikap : Perde, yüz örtüsü
HABER EYLEN AŞIKLARA
Haber eylen aşıklara, Aşka gönül veren benem
Aşk bahrisi oluban denizlere dalan benem
Gördüm göğün meleklerin, her biri bir işteymis
Hak Calabın zikrin eden İNCİL benem KURAN benem *** ***
Gördüm diyen değil, gören
Bildim diyen değil, bilen
Bilen O'dur, gösteren O,
Aşka esir olan benem *** ***
Deli oldum adım Yunus
Aşk oldu bana kılavuz
Hazrete değin yalınız
Yüz sürüyü varan benem
BU ZAMANDA MÜSLÜMANLAR
Müslümanlar zamane yatlı oldu
Helal yenmez, haram kıymetli oldu
Fakirler miskinlikten çekti elin
Gönüller yıkıben heybetli oldu *** ***
Peygamber yerine geçen hocalar
Bu halkın başına zahmetli oldu
Yunus gel aşık isen tevbe eyle
Nasuh'a tevbe ucu kutlu oldu *** ***
Nasuh tevbesi : Bir daha bozmamak üzere edilen tevbe
AŞIKLAR ÖLMEZ
Ya rab bu ne derttir derman bulunmaz
Benim garip gönlüm aşktan usanmaz
Aşık ki cana kaldı aşık olmaz
Canın terketmeyen, ma'şukun bulmaz *** ***
Aşk pazarıdır bu canlar satılır
Satarım canımı kimseler almaz
Aşık, bir kişidir, Bu dünya malın
Ahiret korkusun bir pula saymaz *** ***
Bu dünya ol ahiretten içeri
Aşıkın yeri var kimseler bilmez
Yunus öldü diye sela verirler
Ölen hayvan imiş, AŞIKLAR ÖLMEZ *** ***
GÖNÜL CALABIN TAHTI
Miskinlikte buldular, kimde erlik var ise
Merdivenden ittiler, yüksekten bakar ise
Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar
Dış yüzüne o sızar içinde ne var ise *** ***
Ak sakallı pir hoca, bilemez hali nice
Emek vermesin hacca, bir gönül yıkar ise
Sağır işitmez sözü, gece sanar gündüzü
Kördür münkirin gözü, alem münevver ise *** ***
Gönül Calabın tahtı, CALAP gönüle baktı
İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise
Sen sana ne sanırsan ayrugada onu san
Dört kitabın manası budur eğer var ise *** ***
Bildik gelenler geçmiş, konanlar geri göçmüş
Aşk şarabından içmiş, kim mana duyar ise
Yunus yoldan azuban, yüksek yerde durmasın
Sinle sırat görmeye, sevdiği didar ise *** ***
Dem-be-dem : Zaman zaman
Münevver : Bilgili, aydın
Calap : ALLAH
Pir koca : İhtiyar
Bedbaht : Talihsiz
Sin : Mezar
Sırat : Cennet yolu
Didar : Allaha kavusma, hakkın yüzü